5/24/2013

Su Hakkında Bilmeniz Gerekenler


Uzun bir günün ardından eve geldiniz. Makyajınızı çıkardığınız mendili ve kullandığınız tüm kişisel bakım ürünlerini direk tuvalet klozetinin içine bıraktınız, sifonu çekip kurtuldunuz. Bir önceki gün hazırlanan yemekten kalan tavanın içindeki yağı da düşünmeden mutfak teknesine boşalttınız ve kurtuldunuz... mu acaba?

Lavabo ve tuvalet klozetlerinden suya karışan atıkların daha sonra neden olduğu kirliliğin, ve karıştığı suda yaşayan balık ve diğer canlıların devamlılığı için yarattığı tehlikenin farkında mıyız? Tabii bir de bu durumun borularınıza vereceği zarar var, ki bu diğer tehlikelerin yanında az kalıyor. Nerdeyse hergün kullandığımız kişisel bakım ürünlerini inceleyecek olursak, tuvalet kağıdı, oje ve aseton, ilaçlar, ürün etiketleri, asitli ürünler, patlayıcı malzemeler, ve diğer tüm kimyasalların mümkün oldukça su kaynaklarından uzak tutulmasında yarar var.

Bugün özellikle şehirlerden çıkan atık sulara bakılırsa, en çok kişisel bakım ürünleri ve ilaçlardan çıkan zehirli maddelerin neden olduğu tehlike göze batıyor. Tabii bir de kullanım sonrası lavabolara dökülen yağlar var. Atık yağlar akıp giderken sadece borularınıza zarar vermekle kalmıyor, bir de artıma tesislerinde de sorunlara neden olarak sağlığınızı olumsuz etkiliyor. Buna bir de evlerde neden oldukları tıkanıklık ve su taşmalarını ekleyecek olursak, tüm bunların önüne geçmek için et ve kızartma yağları, tereyağı ve margarin, soslar, süt ürünleri, ve yemek artıklarının kesinlikle su kaynaklarına karıştırılmamasına özen göstermeliyiz.

Özellikle yaklaşan sıcak yaz aylarında değerini bir daha anladığımız suyun kaynağına göre ne kadar temiz olduğu tartışılır. Günlük hayatta üzerine çok da kafa yormadığımız bu konu aslında son derece önemli. Çünkü su sağlık verdiği gibi alabiliyor da. Bugün raflarda gördüğünüz çoğu su markasının, plastik şişelerde uçuk fiyatlara sunduğu suların kalitesi ve temizliği gerçekten şişelerin üzerineki dağ veya nehir resimleri kadar temiz değil. Hatta bu suların çoğu yansıtıldığı gibi akarsulardan veya dağların karlarla kaplı en uç tepelerinden elde edilmiyor. Bazen şebekeden bazen de kimyasallarla işlenmiş suyla karıştırılan suya sırf şişelerde satılıyor diye ne kadar gereksiz paralar harcadığınızın farkında mısınız?

Her elinizi götürdüğünüz şişe suyunun, şebeke suyundan çok daha az denetlendiğini unutmayın! Tabii şebeke suyundaki yüksek klor miktarı da geçen hafta bahsettiğimiz gibi göz ardı edilmemesi gereken bir konu. Ancak şişelenmiş sudan elinizi çekmek için birçok daha nedeniniz var. Öncelikle suyun, tüm canlıların doğal hakkı olduğunu ve sağlığımız için zararlı plastik şişelere yerleştirilerek normal değerinin en az 2000 katına satılan versiyonlarının son derece haksız bir girişim olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Daha önce birçok kez bahsettiğimiz gibi, PET şişeler ve damacanalar da dahil olmak üzere, belli plastik çeşitlerinde bulunan kimyasallar suyunuza karışarak vücudunuzu yavaş yavaş zehirler. Bunu önlemek için sadece paslanmaz çelik ve cam şişelerde saklanan suları tercih etmekte yarar var.

Plastik bir su şişesinin üretilmesinde ne kadar petrol harcandığını biliyor musunuz? Tam tamına şişenin bir çeyreğini dolduracak kadar petrol! Ve bu sadece bir şişe için! Bu yetmezmiş gibi, bir plastik şişe, üretimden evinize gelene kadar, nerdeyse 3 şişeye sığacak kadar su harcanır! Zaten petrolden elde edilen plastik şişelerin bir de şişeleme, soğutma, taşıma, ve benzeri işlemler boyunca petrol kullanıldığını düşünecek olursak, işin sadece üretim kısmı için senede yaklaşık 20 milyon varil  petrolün harcandığına şaşırmamak gerek.

Plastik şişelerde satılan suyu tercih etmemizin bir diğer nedeni sunduğu kolaylık. Oysa yanınızda cam veya paslanmaz çelik bir şişede kendi suyunuzu getirmeyi alışkanlık haline getirseniz, bunun markete gidip plastik şişede satılan suları satın almaktan çok daha basit ve pratik bir hareket olduğunu göreceksiniz. Böylece market olmayan bölgelerde de her zaman yanınızda sağlıklı bir su kaynağınız bulunacak!

Plastik şişelerde satılan sudan uzak durmanız için bir diğer neden ülkemizde henüz bu alanda yeterli geri dönüşüm hizmetlerinin bulunmaması. Almanya gibi gelişmiş ülkelerde nerdeyse tümü geri dönüştürülen plastik şişeler, her köşesi ayrı doğal güzelliklerle dolu olan ülkemizi kirletmekten başka bir işe yaramıyor.

Çok yakın gelecekte bizi bekleyen su krizine karşı geliştirilen birçok farklı yöntemden birinden bahsetmek istiyorum. Özellikle su filtreleme sistemleri bulunmayan ülkelerde yaşayan insanlar için gayet kolay bir çözüm sunabilme potansiyeline sahip bu yöntem için tek gerekli olan malzemeler doğal güneş ışığı yanında bir dilim limon! Gelin daha yakından bakalım...

Bağışıklık sistemimizi de güçlendiren limon, güneş ışığı ile bir araya geldiği zaman koli basili de dahil olmak üzere, suyu içersindeki farklı bakterilerden ayırabilme özelliğine sahip. Basitliğinin yanında bu işlemin sadece yarım saatten az bir sürede gerçekleşmesi bir diğer çekici özelliği. Eğer evinizde çeşmeden akan su içerisindeki metal ve kimyasalları ayırmak için kullanabileceğiniz bir çeşme suyu filtresi veya benzeri bir arıtma sistemi bulunmuyorsa, güneş ve limonun bir araya gelmesiyle etkisini gösteren bu basit yöntemden siz de yararlanabilirsiniz. Şimdiden etkisini göstermeye başlayan sıcak aylarda serinlemek için suyunuza güzel bir tat vermekle kalmayıp dezenfekte eden limon eklemeyi unutmayın.


Çise Ünlüer (26 Mayıs 2013)
ciseunluer@gmail.com

5/17/2013

Banyoda Gerçek Temizlik




Sağlıklı bir yaşam için gereken adımları attınız ve mümkün oldukça organik besinlere yöneldiniz, vakit buldukça spor yapmaya başladınız, ve özellikle su ve yiyeceklerinizi saklarken plastiklerden uzak durdunuz... Ancak göz ardı ettiğiniz çok önemli bir nokta var: sudaki klor! Derimizin, normalde aynı sudan 4 litre içerek vücudumuza girecek klorun 100 katını, sadece 10 dakikalık bir duş süresinde emdiğini biliyor muydunuz? Ve bu klorun vücuda girdiği andan itibaren tahribata başladığını?

Ülkemizde tam anlamı ile güvenli olmadığını bildiğimiz için, direk çeşmeden su içmeye çekiniyoruz. İçmeye çekindiğimiz su ile neden banyo yapmak isteyelim ki? Çünkü aynı tehlikeli maddelerin, banyo yaparken derimiz tarafından emildiğini ve en az suyu içmiş kadar risk taşıdığını bilmiyoruz!

Esas sorun şebekeden gelen musluk suyunun içerisindeki klorun sıcak duş ortamında kanserojen kloroforma dönüşmesi. Bu kloroform, banyodan evimizin diğer noktalarına yayılarak astım ve solunum yollarında meydana gelen benzeri sorunlara neden oluyor. Bir de banyo boyunca sıcak su ve buhar sayesinde açılan gözeneklerimiz bu klorun vücuda girmesini hızlandırarak tehlikeyi artırıyor. Klora maruz kaldığınızın kanıtlarını arıyorsanız rengi açılan saç boyanıza, gittikçe kuruyan derinize, tahriş olup kırılan saçlarınıza, kızaran gözlerinize, ve artan egzemanıza bakabilirsiniz.

Suyu temizlemek için su kaynaklarına eklenen kimyasalların kullanım sırasında derimiz tarafından emildiğini unutmamak gerekiyor. Buna bir de banyoda “temizlenmek” için kullandığımız çeşitli kimyasallar içeren duş jelleri, şampuan, ve saç kremleri de eklenince, her banyo tecrübemizden tam anlamına kirlenmiş bir şekilde çıkıyoruz. Çünkü bu kimyasal bileşimleri suyun içinde bulunan klor ile karışınca çok daha tehlikeli durumlar ortaya çıkabiliyor. Ama bu durumdan kurtulmak sizin elinizde...

Banyonuzu daha sağlıklı bir ortama çevirme yolunda ilk önce tehlikenin boyutunu anlamak için suyun kalitesini ölçebilirsiniz. Esas olarak şehir sularındaki bakterileri ortadan kaldırmak için eklenen klorun gereğinden fazla olması düşündüğünüzden çok daha tehlikeli bir durum yaratıyor. Banyoda geçirdiğiniz süre boyunca saç ve deriniz emici bir sünger gibi bu klorun vücudunuza girmesini sağlar. Bundan dolayı ilk olarak duş başlığınızı değiştirerek daha sağlıklı bir banyo için değişimi başlatabilirsiniz.

Musluk suyunda klora ek olarak başka kimyasalların da bulunması durumuda uygun filtre seçimi yapmak önemlidir. Kireç kırıcı özellikleri olan duşlar hem kolay temizlenir hem de içerisindeki süzgeç sayesinde sudaki yabancı parçaların toplanıp size ulaşmasını engeller. Özellikle zehirli maddeler içermeyen, ve antioksidan özelliği bulunan başlıklar, sudaki klor, pas, bakteri, ve diğer tüm kirleri temizleyebilir. Bunun yanında suda bulunabilen kurşun, bakır, cıva, ve kadminyum gibi gayet zararlı kimyasalları da büyük ölçüde engelleyebilen duş başlıkları banyonuzun vazgeçilmez bir parçası haline gelmelidir.

Banyonuzda duş başlığı kullanmaya başladığınız ilk günlerden itibaren filtrelenmiş su ile banyo yapmanın yararlarını hemen göreceksiniz... Yumuşayan cildiniz ve parlayan saçlarınız bunun ilk göstergesi olacak. Tabii duş başlığını takmak bundan sonrasını garanti altına aldığınız anlamına gelmez. Belirli aralıklarla başlıkların temizliğini yaparak ve içerilerindeki filtreleri temizleyerek başlıkların kullanım süreleri uzatılabilir. Aksi takdirde başlıklarda zamanla biriken bakteriler bulaşıcı hastalıklara neden olabilir. Özellikle ülkemiz gibi daha riskli yerlerde duş başlıklarının ayda bir temizlenmesi ve bu süreç boyunca klor çözeltisinde dezenfekte edilmesi tavsiye ediliyor.

Bir evde yılda tüketilen ortalama 200 bin litre suyun nerdeyse üçte birinin duş alırken harcandığının farkında mısınız? Duş başlığı seçimindeki bir diğer önemli faktör ise su tasarrufu fonksiyonudur. Normal duş başlıklarının dakikada ortalama 15-20 litre su tükettiğini düşünecek olursak, su tasarrufu sağlayan düşük akımlı başlıkların dakikada tükettiği 5-10 litre suyun ne kadar büyük bir fark yarattığı açıkça ortada! Su tasarrufu sağlayan başlıkları kullanmaya başladığınız andan itibaren yıllık ortalama 45 olimpik yüzme havuzunu doluracak kadar su tasarrufu sağlayabilirsiniz!

Banyonuzu toksinlerden ayırmaya karar vermişken bu alanın temizliğinde kullandığınız deterjanları gözden geçirmekte yarar var. Sudaki kloru ayırmak için türlü metodlar deneyip bir yandan banyonuzu çamaşır suyu ile temizlemeye kalkarsanız bütün emekleriniz boşa gider. Bir de saç ve vücudunuz için tercih ettiğiniz temizlik ve kişisel bakım ürünlerini seçerken büyük özen göstermek önemli. Vücuttaki hormon dengesini bozarak ciddi rahatsızlıklara neden olan trikolsanın birçok antibakteriyel el sabununda bulunduğunu unutmadan bu ürünlerden uzak durun. İçerisinde parfüm, paraben ve benzeri zararlı kimyasallar bulunan ürünler yerine mümkün oldukça organik seçimler yapmak, hem sağlığınız için hem de bu sektörde tutunmaya çalışan birey ve organizasyonların geleceği için kaçınılmazdır.


Çise Ünlüer (19 Mayıs 2013)
ciseunluer@gmail.com

5/16/2013

Karıncalardan Kurtulmanın Doğal Yolları




Geçtiğimiz hafta, yaz aylarıyla sayısı artan sinekleri yaşam alanlarımızdan uzak tutmanın doğal yollarına değinmiştik. Yaklaşan sıcaklar sineklerle birlikte diğer canlıları da beraberinde getiriyor. Bunların başında sadece bahçelerde değil ev içlerinde de sıkça görülen karıncalar geliyor.

Bu çalışkan ziyaretçileri evinizden ve de özellikle mutfağınızdan uzak tutmak isterken sağlığınızdan olmak istemiyorsanız akla gelen gelmeyen tüm kimyasal böcek ilaçlarını unutun! Ne sevdiklerinize ne de haytta kalmak için çalışan karıncalara zarar vermeden birkaç basit adımla bu işe çözüm bulmak mümkün. Gelin yakından bakalım...

Genellikle koloniler halinde hareket eden karıncaların yaşam alanlarınıza girişini engellemek istiyorsanız ilk yapmanız gereken, bu alanları çevreleyen tüm duvarlardaki çatlak ve benzeri sorunları tamir edip, evinizin izolasyonundaki bütün bozuklukları gidermek. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan sineklikleri mümkün oldukça tüm kapı ve pencere girişlerine yerleştirmek ve düzenli bir şekilde bakımlarını yapmak, karıncalar gibi  birçok istenmeyen canlının evinizin dışında tutulmasına yardımcı olacak.

Karıncaların genellikle yiyeceklere geldiğini unutmadan, özellikle sıcak aylarda evinizde çöp biriktirmemeye ve bu süre boyunca tüm atıkları yerleştirdiğiniz çöplerin üzerini mümkün oldukça kapalı tutmaya özen gösterebilirsiniz. Kış aylarında o kadar kritik olmasa da yazda tüm yiyeceklerin iyice paketlenmesi veya  buzlukta bekletilmesi tavsiye ediliyor. Buzluğa girmeyen yiyecekleri de zararlı kimyasallar içeren plastik yerine iyice kapanan cam saklama kaplarında tutabilirsiniz.

En başta yemeklerinizi hazırladığınız tezgahınız ve eşyalarınızı sakladığınız dolaplarınız olmak üzere mutfağınızın her noktası ve evinizin geri kalanında yemek artıkları olmadığından emin olun. Karıncaların hemen toplanmasını istemiyorsanız, yemek yediğiniz alan ve çevresinin tamamı ile temiz olduğunu kontrol etmekte yarar var. Çünkü en küçük bir yemek birikintisi bile karıncıları çekmek için yeterli olacak.

Karıncıları uzak tutmak için sineklerde olduğu gibi yine doğal yöntemleri kullanabilirsiniz. Bunun için öncelikle evinizin hangi noktalarından giriş yaptıklarını tespit etmek gerekiyor. Bunun basit bir yöntemi, gece yatmadan küçük bir kap içerisine yerleştireceğiniz az miktarda şurubu yerde bırakarak sabah uyandığınızda karıncaların şuruba ulaşmak için takip ettiği yolu tespit etmek.

Karıncaların girmeyi sevdikleri yerlere kuru nane, kırmızı biber tozu, veya karabiber yerleştirerek bu noktalardan uzak durmalarını sağlayabilirsiniz. Karcınaların çok sevmediği bahartların başında gelen karanfil, tarçın, sarmısak, ve defne yapraklarını da yemek aramak için geldikleri yerlere ve mutfak dolaplarına yerleştirebilirsiniz.

Karıncaları evinizin dışında tutmanın bir diğer yöntemi mutfağınız ve tercih ettikleri tüm noktalara nane yağı sıkmak. Eğer nane yağınız yoksa, 100 ml civarında doğal sabunu 2-3 litre su ile karıştırarak sprey şişelerine yerleştirebilir ve gerektikçe kullanabilirsiniz. Karıncaların ev içinde takip ettiği yollara ve tercih ettikleri noktalara toz sabun yerleştirmek de etkili bir çözüm yolu sunabilir.

Evde baktığınız kedi veya köpeğiniz varsa, karıncaları bu dostlarınızın mamalarından da uzak tutmak gerekir. Öncelikle mamayı yerleştirdiğiniz kabı, daha büyük bir su kabının içerisine yerleştirerek suyun karıncaların ulaşımına engel olmasını sağlayabilirisiniz.

Karıncalardan kurtulmaya çalıştığımız sıcak aylarda evinizden uzaklarda tatil yapma planınız varsa, en az kendiniz kadar geride bırakacağınız evinizi de buna hazırlamak gerekiyor. Evinizin boş kaldığı zaman siz olmadan da tüketebileceğini, kendi başına da doğaya zarar verebileceğini unutmadan, gitmeden yapılması gerekenlerin basit bir listesini hazırlamakta yarar var.

Örneğin ampüller, bilgisayar, televizyon, ve mutfak eşyaları da dahil olmak üzere prizlere takılmış tüm fişleri çekerek işe başlayabilirsiniz. Adeta bir alışkanlık haline gelmiş olan tatile giderken eve hırsız gelmesini engelleyebilir düşüncesiyle evdeki bazı ışıkları açık bırakma konusunda ısrarcıysanız, bir zaman ayarlayıcı taktırarak en azından ışıkların sadece belirli zamanlarda yanmalarını sağlayabilirsiniz. Aydınlatmadan başka evdeki tüm soğutma sistemlerinin kapalı durumda olduğunu kontrol edebilir, eğer buzdolabınıza gerçekten ihtiyacınız yoksa kapatarak siz tatildeyken evinizin elektrik sarfiyatını nerdeyse sıfırlayabilirsiniz!


Çise Ünlüer (12 Mayıs 2013)
ciseunluer@gmail.com

5/04/2013

Zehirlenmeden Sineklerden Kurtulun!




Yaz mevisimi daha tam anlamıyla gelmemiş olmasına rağmen sıcak hava kendisini hissetirmeye başladı bile. Ve ülkemizde yaz, deniz, kum, ve güneşten başka anlamlara da geliyor: Sivrisinekler!

Sıcak yaz aylarının yaklaşması ile artacak olan sinek sorunumuza çözümler arayan belediyeler kimyasal ilaçlardan uzaklaşmaya çalışsa da bu konuda henüz kesin bir çözüm bulunduğu söylenemez. Bugün kullanılan sinek ilaçları, spreyler, deriye sürülen mendil ve losyonlar sadece kötü kokmakla kalmıyor, çocuklar başta olmak üzere hepimizi zehirliyor. Bu ürünlerin nerdeyse tümünde oldukça tehlikeli bir kimyasal olan DEET (N,N-Diethyl-meta-toluamide)’in bulunduğunu artık bilmeyen yok. Bu kimyasalın neden olduğu tüm hastalıklar ise ciddi sağlık sorunlarına neden olup, çoğu zaman ölümcül!

İşin daha da kötüsü, bazı ilaçların sinekleri öldürmeden vücutlarında kimyasal olarak birikmesi. Bu kimyasalın daha sonra ne olduğunu merak edenler için hemen söyleyelim, öldürmeyen kimyasal güçlendirir misali bu ilaçlar barındıkları sineklerin vücutlarında birikerek sineğin ilk ısırığında insan vücuduna bulaşıyor! Eğer sineklerden kurtulayım derken zehirlenmek istemiyorsanız, zararlı ilaçlardan başka, kendi evinizde kolayca hazırlayabileceğiniz alternatifleriniz olduğunu duymak sizi sevindirecek. Gelin yakından bakalım...

Kimyasal ilaçlara kıyaslandığı zaman insan sağlığı için hiçbir zararı olmayan iki yöntem önermek istiyorum. Birinci yöntem hazırlanması gayet basit bir sivrisinek tuzağını içeriyor. Bunun için ihtiyacınız olan malzemeler ise mutfağınızda kolaylıkla bulabileceğiniz türden: 200 ml su, 50 gr kahverengi şeker, 1 paket ekmek mayası, ve bir litrelik plastik kola şişesi.

İlk olarak sıcak su ile kahverengi şekeri karıştırıp soğumasınını bekleyin. Karışımınız soğurken, 1 litrelik boş kola şişesini dik tutarak ağız kısmını da içerecek şekilde en yukardan üçte birini işaretleyip kesin. Kesilmiş olan kısmı baş aşağı çevirerek şişenin kesildikten sonra kalan üçte ikilik alt kısmına huni gibi duracak şekilde yerleştirin. Alt kısma ters bir şekilde yerleştirdiğiniz şişenin üst kısmını siyah bir bantla alt kısmına iyiyece yapıştırabilirsiniz. Soğuyan su ve şeker karışımını şişenin alt yarısına döktükten sonra mayayı ekleyin ve şişeyi içindekilerle evin çocuklarınızın ulaşamayacağı bir köşesine yerleştirin. Birkaç gün içinde şişe içinde biriken sinek miktarına şaşırarak tanık olacaksınız!

Bir diğer yöntem ise yukarda belirtilen karışım gibi tamamen zararsız ve bir o kadar kolay! Sivrisineklerin bazı bitkilerin kokusundan hiç hoşlanmadığını ve bu bitkilerin bulunduğu ortamlardan uzak durduklarını biliyor muydunuz? Yaşadığınız ve çalıştığınız ortamlardan sinekleri kovmak için kullanabileceğiniz bitkilerin başında sağlığa da gayet yararlı biberiye, lavanta, okaliptüs, zencefil, karanfil, melissa ve nane geliyor. Bu bitkilerin direk kendilerini varsa bahçenize veya saksılara ekebilir, isterseniz bunlardan elde edilen yağ veya çayları da tercih edebilirsiniz.

İşin bir diğer güzel yanı, bahsi geçen bitkiler kendiliğinden sinek kovucu oldukları için ekstra bir hazırlık yapmanıza gerek olmaması. Diğer alanlarda olduğu gibi burada da yaratıcılığınızı biraz devreye sokarak, kokularını sevdiğiniz farklı bitkileri ya da yağlarını karıştırıp kendi ürününüzü yaratabilirsiniz. Farklı uygulamalar arayışındaysanız çok düşünmenize gerek yok. Özellikle yaz aylarında evin önünde, bahçede veya balkonda oturmayı sevenlerdenseniz, ezdiğiniz bitki yapraklarını potpuri gibi bir kaseye yerleştirip etrafınıza yerleştirirseniz sineklerden rahat vakit geçirebilirsiniz. Ya da bahsi geçen bitkilerin yağlarını kaynar suya damlatarak sadece sineklerin bulunduğunuz ortama yaklaşmasını engellemekle kalmaz, evinizin doğal bir şekilde güzel kokmasını sağlayabilirsiniz. Bu yağları su ile karıştırarak sprey şişesine doldurabilir ve evinizin farklı yerlerine ve hatta vücudunuza sinek kovucu olarak güvenle sıkabilirsiniz. Örneğin, sıkma fonksiyonu olan bir şişeye yerleştirilmiş 15-20 damla lavanta yağı, 3-4 yemek kaşığı vanilya özü, ve dörtte bir bardak sıkılmış limon karışımının sinekleri uzak tutmakta ne kadar etkili olduğunu kendi gözlerinizle görmeye değer!

Bitkileri çay gibi suya ekleyerek yararlanmayı düşünüyorsanız, hangi bitkinin neye yaradığını öğrenmekte yarar var. Mesela okaliptüs ve nane rahat nefes almanıza yardımcı olurken, melissa ve nane kokusu enerji verebilir, biberiye ve lavanta ise baş ağrılarına iyi gelebilir. Bir başka kullanım alanı ise bu bitkileri kullanarak hazırlanacak olan mumları yaşam alanlarında yangına neden vermeycek birşekilde yakarak sinekleri ailenizden uzak tutmak. Ya da bitkileri bir yastık kılıfı içine doldurabilir, çocuklarınızın yatağına yerleştirebilirsiniz. Bu şekile sadece sivrisinekleri değil, özellikle sıcak aylarda kendilerini göstermeye başlayan karcınca ve hamam böceklerini de uzaklaştırabilirsiniz.

Çise Ünlüer (5 Mayıs 2013)
ciseunluer@gmail.com

 
YEŞİLE DÖNÜŞ | ÇİSE ÜNLÜER | GREEN IT