9/15/2013

Jeotermal Enerji



Yenilenebilir enerji denince akla ilk gelen kaynaklar güneş ve rüzgar olsa da, insanoğlunun doğal yaşam sürecinin devamının sağlanmasında büyük rol oynama potansiyline sahip bir diğer enerji kaynağı da jeotermal enerjidir. Yer anlamına gelen “jeo” ile ısı anlamına gelen “termal” kelimelerinin bir araya gelmesi ile oluşan jeotermalın esas kaynağı, yer kabuğunun farklı derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve gazlardır. Bu kaynaklardan doğrudan veya dolaylı yollardan elde edilen jeotermal enerji, en temiz enerji kaynağı olarak biliniyor. Yenilenebilirlik özelliği ile gelen sürdürülebilir, tükenmez, ve çevre dostu olmasının yanında düşük maliyetli ve güvenilir olması jeotermal enerjiyi çekici kılıyor.

Jeotermal enerji, bugün dünyanın birçok yerinde elektrik enerjisi üretimi, merkezi ısıtma ve soğutma, sera ısıtması ve soğutma, proses ısı temini, çeşitli endüstriyel amaçlı işlemler, termal turizmde olmazsa olmazı kaplıcalar, mineral su üretimi, ve farklı kimyasal maddelerin ve minerallerin elde edilmesinde yaygın bir şekilde kullanılıyor. Yağmur, kar, deniz ve magma sularının yeraltındaki gözenekli ve çatlaklı kayaç kütlelerini beslemesiyle meydana gelen jeotermal rezervler, yeraltı ve reenjeksiyon koşulları devam ettiği süre yenilenebilir ve sürdürülebilir özelliklerini korur ve kısa süreli atmosfer koşullarından etkilenmez.

Jeotermal enerjinin insanlar tarafından bilinen geçmişi, M.Ö. 10000’lı yıllarda Akdeniz bölgesinde jeotermal akışkan kullanarak çanak, çömlek, cam, ve tekstil üretilmesine kadar dayanır. Romalılar ve Çinliler’in M.Ö. 1500’de doğal jeotermal kaynakları banyo, ısınma ve pişirme amaçlı olarak kullandıkları da bilinmektedir. 630 ylında Japonya’da yaygınlaşan kaplıca geleneğinden sonra 1200’lü yıllarda Avrupalıların enerji, mekan, ve su ısıtmasında jeotermal enerjiyi kullanabileceklerini keşfetmesi ile yaygınlaşır. Fransızların 1322 yılında doğal sıcak su ile evlerini ısıtmasını, 1800’lü yıllarda yerleşim birimlerinin yaygın bir şekilde ısıtılmaya başlaması takip eder. Aynı yıllarda Amerika’da kaplıca turizmi tercih görmeye başlar.

1841 yılında İtalya’nın Larderello bölgesinde yeni teknikler kullanılarak jeotermal kuyular açılmaya başlanır. Bundan yirmi yıl sonra Kaliforniya eyaletindek The Geysers bölgesindeki jeotermal kaynakları değerlendirmeye dönük tesislerin kurulması ile ABD’de hızla yaygınlaşan jeotermal enerji kullanımı, Kaliforniya ve Oregon başta olmak üzere farklı eyatlerlerde devreye sokulan yaşam alanı ısıtma sistemlerinden kaplıca merkezlerine kadar birçok farklı uygulamalarda kendini gösterir. Jeotermal enerjideki büyük potansiyelin farkına varan İtalyanlar, 1904 yılında ilk kez jeotermal buhardan elektrik üretmeyi başarır. 1930’larda İzlanda’nın büyük ölçekli merkezi ısıtma projelerini kurmaya başlamasını, İzlanda, ABD, Japonya ve Rusya'da jeotermal akışkanın üretimi ve daha sonra ilk kez süt pastörizasyonunda kullanımı takip eder. Geliştirilen teknolojilerde öncü adımlar atmaya başlayan ABD, 1945 yılında jeotermal ısıyı buzlanmaya karşı yer, hacim ve sera ısıtmacılığında; 1960’lı yıllarda da ticari elektrik üretiminde kullanmaya başlar. Ancak dünyanın ilk jeotermal elektrik santrali 1966 yılında Japonya’da kurulur.

Türkiye’de ilk jeotermal sondaj kuyusunun İzmir’de açılması 1963 yılını bulur. Bundan beş sene sonra Kızıldere, Denizli’de jeotermal alanın keşfedilmesiyle elektrik üretimi amaçlı ilk jeotermal kuyunun inşaatına başlanır. Seksenli yılların başında Türkiye'nin ilk, Avrupa'nın İtalya'dan sonra ikinci jeotermal enerji santrali, 20.4 MWe kapasiteyle yine Kızıldere’de hizmete girer. Türkiye'nin ilk jeotermal merkezi ısıtma sistemi ise 1987 yılında Balıkesir ve Kozaklı'da işleme açılır. Aynı yıllarda artık jeotermal enerjideki büyük potansiyelin farkına varan ABD’nin birçok eyaletinde, toplam kapasitesi 3000 MWe'e varan jeotermal elektrik santralleri kurulur, altın madenciliği ve mantar yetiştiriciliği gibi farklı alanlarda jeotermalden yararlanmaya başlanır. 1996’da Balçova, İzmir’de 15000 konut kapasiteli jeotermal merkezi ısıtma sisteminin devreye girmesi ile Türkiye jeotermal enerjide büyük bir adım atar. 2000 yılında tüm dünyada jeotermalden elde edilen elektrik üretiminin 8000 MWe'a, doğrudan kullanılan jeotermal kaynak miktarının 17000 MWt’a varmasında iyi bir rol oynayan Türkiye, jeotermalin elektrik dışı uygulamalarda dünyanın 5. büyük ülkesi olur. Bu noktada jeotermal enerji kaynakları açısından zenginliğinin farkına varan Türkiye, 2009 yılında ülkedeki en büyük jeotermal santral olan 47.4 MWe kapasiteli Aydın-Germencik Jeotermal Enerji Santrali'nin devreye alınmasını sağlar.

Yanma teknolojisi kullanılmadığı için sıfıra yakın emisyona neden olan; birçok farklı endüstri dahil olmak üzere sera ısıtması ve benzeri alanlarda çok amaçlı ısıtma uygulamaları için ideal şartlar sunan; rüzgar, yağmur, güneş gibi meteoroloji şartlarından bağımsız olarak kullanıma hazır bulunan; fosil enerji veya diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha düşük maliyeti olan; arama kuyuları doğrudan üretim tesislerine dönüştürülebilen; yangın, patlama, zehirleme gibi risk faktörleri taşımadığından güvenilirlik sağlayan; diğer yenilenebilir veya fosil enerji kaynaklı türleri üretiminden farklı olarak tesis alanı ihtiyacı az olan; yerel niteliği nedeniyle ithalinin ve ihracı uluslararası kriz ve savaşlar gibi faktörlerden etkilenmeyen; kullanım rahatlığı sunan; verimli, temiz, ve çevre dostu olan jeotermal enerjinin düşündüren yanları da yok değil.

Bu alanda araştırma yapan bilim insanları, jeotermal sıvıda bulunan kimyasalların, hava, yüzey suları ve yer altı sularına karışarak insan, hayvan, ve tarımsal yaşamı riske atabileceğini öne sürüyor. Buna ek olarak, yerin derinliklerinde birikmiş ısı kaynaklarının oluşturduğu jeotermal enerjiyi elde etmek için gerçekleştirilen kazıların, çeşitli sismik sarsıntılar yarattığı da söyleniyor. Jeotermal alanlar ve çevrelerinde düşük ve orta şiddette meydana gelen depremler, enerji kaynaklarına yakın alanlar üzerindeki konut veya işyerlerinin gerekli kontrollerden geçmesi gerektiği anlamına geliyor. Buna göre, jeotermal kuyuların, etraftaki yerleşim yerleri için ısı elde edilmesi işlemine başlamadan önce en az birkaç ay test edilerek elde edilecek verilere göre kullanıma sunulması tavsiye ediliyor.


Çise Ünlüer (15 Eylül 2013)
ciseunluer@gmail.com

0 yorum :

Post a Comment

 
YEŞİLE DÖNÜŞ | ÇİSE ÜNLÜER | GREEN IT