5/24/2013

Su Hakkında Bilmeniz Gerekenler


Uzun bir günün ardından eve geldiniz. Makyajınızı çıkardığınız mendili ve kullandığınız tüm kişisel bakım ürünlerini direk tuvalet klozetinin içine bıraktınız, sifonu çekip kurtuldunuz. Bir önceki gün hazırlanan yemekten kalan tavanın içindeki yağı da düşünmeden mutfak teknesine boşalttınız ve kurtuldunuz... mu acaba?

Lavabo ve tuvalet klozetlerinden suya karışan atıkların daha sonra neden olduğu kirliliğin, ve karıştığı suda yaşayan balık ve diğer canlıların devamlılığı için yarattığı tehlikenin farkında mıyız? Tabii bir de bu durumun borularınıza vereceği zarar var, ki bu diğer tehlikelerin yanında az kalıyor. Nerdeyse hergün kullandığımız kişisel bakım ürünlerini inceleyecek olursak, tuvalet kağıdı, oje ve aseton, ilaçlar, ürün etiketleri, asitli ürünler, patlayıcı malzemeler, ve diğer tüm kimyasalların mümkün oldukça su kaynaklarından uzak tutulmasında yarar var.

Bugün özellikle şehirlerden çıkan atık sulara bakılırsa, en çok kişisel bakım ürünleri ve ilaçlardan çıkan zehirli maddelerin neden olduğu tehlike göze batıyor. Tabii bir de kullanım sonrası lavabolara dökülen yağlar var. Atık yağlar akıp giderken sadece borularınıza zarar vermekle kalmıyor, bir de artıma tesislerinde de sorunlara neden olarak sağlığınızı olumsuz etkiliyor. Buna bir de evlerde neden oldukları tıkanıklık ve su taşmalarını ekleyecek olursak, tüm bunların önüne geçmek için et ve kızartma yağları, tereyağı ve margarin, soslar, süt ürünleri, ve yemek artıklarının kesinlikle su kaynaklarına karıştırılmamasına özen göstermeliyiz.

Özellikle yaklaşan sıcak yaz aylarında değerini bir daha anladığımız suyun kaynağına göre ne kadar temiz olduğu tartışılır. Günlük hayatta üzerine çok da kafa yormadığımız bu konu aslında son derece önemli. Çünkü su sağlık verdiği gibi alabiliyor da. Bugün raflarda gördüğünüz çoğu su markasının, plastik şişelerde uçuk fiyatlara sunduğu suların kalitesi ve temizliği gerçekten şişelerin üzerineki dağ veya nehir resimleri kadar temiz değil. Hatta bu suların çoğu yansıtıldığı gibi akarsulardan veya dağların karlarla kaplı en uç tepelerinden elde edilmiyor. Bazen şebekeden bazen de kimyasallarla işlenmiş suyla karıştırılan suya sırf şişelerde satılıyor diye ne kadar gereksiz paralar harcadığınızın farkında mısınız?

Her elinizi götürdüğünüz şişe suyunun, şebeke suyundan çok daha az denetlendiğini unutmayın! Tabii şebeke suyundaki yüksek klor miktarı da geçen hafta bahsettiğimiz gibi göz ardı edilmemesi gereken bir konu. Ancak şişelenmiş sudan elinizi çekmek için birçok daha nedeniniz var. Öncelikle suyun, tüm canlıların doğal hakkı olduğunu ve sağlığımız için zararlı plastik şişelere yerleştirilerek normal değerinin en az 2000 katına satılan versiyonlarının son derece haksız bir girişim olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Daha önce birçok kez bahsettiğimiz gibi, PET şişeler ve damacanalar da dahil olmak üzere, belli plastik çeşitlerinde bulunan kimyasallar suyunuza karışarak vücudunuzu yavaş yavaş zehirler. Bunu önlemek için sadece paslanmaz çelik ve cam şişelerde saklanan suları tercih etmekte yarar var.

Plastik bir su şişesinin üretilmesinde ne kadar petrol harcandığını biliyor musunuz? Tam tamına şişenin bir çeyreğini dolduracak kadar petrol! Ve bu sadece bir şişe için! Bu yetmezmiş gibi, bir plastik şişe, üretimden evinize gelene kadar, nerdeyse 3 şişeye sığacak kadar su harcanır! Zaten petrolden elde edilen plastik şişelerin bir de şişeleme, soğutma, taşıma, ve benzeri işlemler boyunca petrol kullanıldığını düşünecek olursak, işin sadece üretim kısmı için senede yaklaşık 20 milyon varil  petrolün harcandığına şaşırmamak gerek.

Plastik şişelerde satılan suyu tercih etmemizin bir diğer nedeni sunduğu kolaylık. Oysa yanınızda cam veya paslanmaz çelik bir şişede kendi suyunuzu getirmeyi alışkanlık haline getirseniz, bunun markete gidip plastik şişede satılan suları satın almaktan çok daha basit ve pratik bir hareket olduğunu göreceksiniz. Böylece market olmayan bölgelerde de her zaman yanınızda sağlıklı bir su kaynağınız bulunacak!

Plastik şişelerde satılan sudan uzak durmanız için bir diğer neden ülkemizde henüz bu alanda yeterli geri dönüşüm hizmetlerinin bulunmaması. Almanya gibi gelişmiş ülkelerde nerdeyse tümü geri dönüştürülen plastik şişeler, her köşesi ayrı doğal güzelliklerle dolu olan ülkemizi kirletmekten başka bir işe yaramıyor.

Çok yakın gelecekte bizi bekleyen su krizine karşı geliştirilen birçok farklı yöntemden birinden bahsetmek istiyorum. Özellikle su filtreleme sistemleri bulunmayan ülkelerde yaşayan insanlar için gayet kolay bir çözüm sunabilme potansiyeline sahip bu yöntem için tek gerekli olan malzemeler doğal güneş ışığı yanında bir dilim limon! Gelin daha yakından bakalım...

Bağışıklık sistemimizi de güçlendiren limon, güneş ışığı ile bir araya geldiği zaman koli basili de dahil olmak üzere, suyu içersindeki farklı bakterilerden ayırabilme özelliğine sahip. Basitliğinin yanında bu işlemin sadece yarım saatten az bir sürede gerçekleşmesi bir diğer çekici özelliği. Eğer evinizde çeşmeden akan su içerisindeki metal ve kimyasalları ayırmak için kullanabileceğiniz bir çeşme suyu filtresi veya benzeri bir arıtma sistemi bulunmuyorsa, güneş ve limonun bir araya gelmesiyle etkisini gösteren bu basit yöntemden siz de yararlanabilirsiniz. Şimdiden etkisini göstermeye başlayan sıcak aylarda serinlemek için suyunuza güzel bir tat vermekle kalmayıp dezenfekte eden limon eklemeyi unutmayın.


Çise Ünlüer (26 Mayıs 2013)
ciseunluer@gmail.com

0 yorum :

Post a Comment

 
YEŞİLE DÖNÜŞ | ÇİSE ÜNLÜER | GREEN IT