6/22/2013

Pozitif Su ve Barışçıl Güneş



Özellikle son yıllardaki kontrolsüz kullanım sonucu neredeyse son damlasına kadar tükettiğimiz doğal kaynaklarımız azaldıkça, geleceğe aydınlıkla bakabilme seçeneğimiz de gittikçe ortadan kalkıyor. Yakın zamanda eksikliğini yaşayacağımız tartışmasız en önemli kaynak: su. Dünyanın birçok yeri gibi su sıkıntısı yaşayan Hindistan’ın Teknoloji Enstitüsü’nde görev yapan araştırmacılar, bu soruna bir nevi çözüm olabilecek bir buluşa imza attı. Gümüş nano parçalarının bir araya gelmesi ile oluşturdukları alüminyum alaşımlı filtrenin, Hindistan dahil olmak üzere dünyanın her noktasında içilebilir düzeyde temiz su elde etmek için kullanılabilmesi bekleniyor.

Su ile temas boyunca nano parçacıkların oksidize olmasıyla meydana gelen iyonlar, suda bulunan türlü virüs ve bakterileri ortadan kaldırırken, kurşun ve arsenik de dahil olmak üzere farklı kimyasalları nötrleştirebiliyor. İki dolar gibi düşük bir maliyete sunulan 120 gram ağırlığındaki bu filtre, bir aileye bir yıl boyunca tasarımcısı tarafından “positif su” olarak tanımlanan temiz içme suyu sunabiliyor. Esas olarak yoğun nüfuslu ülkeler için tasarlanan ürünün içerdiği nano parçacıkların üretiminde 1 litre su kullanılırken, her bir üründen 500 litre temiz su elde edilebiliyor.

Gelelim dünyadaki yenilenebilir enerji haberlerine. Bugün konumuz, çevre ve sağlığımızı olumsuz etkileyen kömür ve petrol gibi fosil yakıtların gayet kısa  ömürlü olduklarının kabüllenilmesiyle gittikçe artan bir ilgi gören yenilenebilir enerji türleri arasında en güçlü kaynak olan güneş. Diğer yenilenebilir enerji türleri gibi güneş enerjisi, zararlı gaz salınımlarını ortadan kaldırması ve küresel ısınmanın yavaşlatılmasına aktif olarak katkıda bulunmasını yanında, uygun olan her çatıya ve zemine kurulabildiği için büyük rağbet görüyor. Bugüne kadar hep Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin güneş enerjisi kullanımında lider pozisyonda olmasına alıştık. Ancak tüm dünyaya sağladığı üretim hizmetleri ile ekonomisi gittikçe büyüyen Çin başta olmak üzere farklı Asya ülkelerinin yenilenebilir enerji alanındaki girişimleri de göz ardı edilecek cinsten değil.

Avrupa geneline kısaca bakacak olursak, Almanya, ülke genelinde evlerin damlarına kurulan 8 GW kapasitedeki güneş panelleri ile dünyada güneş enerjisinde lider pozisyonunda. Avrupa Güneş Pili (Fotovoltaik) Sanayi Birliği (EPIA)’nin verilerine göre 2012 yılında 70 GW miktarında sağlanan güneş kaynaklı enerjinin 12 GW’si son yıl kurulan güneş enerjisi sistemlerinden elde edildi. Bu girişimle rüzgar ve doğal gaz gibi kaynaklardan üretilen enerji miktarını geçen güneş kaynaklı enerji miktarının, 2013 yılında kurulacak ve 28-47 GW arası enerji üretme kapasitesindeki yeni güneş enerjisi santralleri ile daha da artması bekleniyor.

Öte yandan bu alanda çok da geri kalmayan Çin ve geçen yıla oranla beş katına çıkan güneş enerjisi üretimi ile Hindistan gibi Asya ülkeleri, gittikçe artan güneş enerjisi kullanımı ile geleceğin yenilenebilir enerjide olduğunu onaylıyor. Artan rağbette  gittikçe düşen maliyetlerin rolü büyük. Örneğin, hiçbir zaman çok da güneş almayan Almanya’da 1990’ların başlarında 1 Euro’ya mal olan 1 kW’lık güneş enerjisi, bugün 10 cent’den de daha düşük miktarlara elde ediliyor. Düşük maliyetlerle doğru orantılı olarak dünyadaki toplam güneş enerjisi panellerinin, zamanla geliştirilen ileri üretim teknikleri ve verimli teknolojiler sayesinde 2015 yılına kadar bugünkü sayısının iki katına çıkması bekleniyor.

Artan güneş talebinde büyük rol oynayan ülkelerden bir diğeri Türkiye. Her ne kadar ülkede baş gösteren düzensizlik ve karmaşık bürokrasi yatırımcıları zorlasa da, Türkiye avantajlı coğrafi konumu sayesinde verimli güneş enerjisi kaynaklarına sahip. Gereken yasal düzenlemelerin yapılması ve bu alandaki belirsizliklerin ortadan kaldırılması ile Konya’da kurulan ilk büyük Güneş Enerjisi Santrali (GES) gibi benzeri yatırımların sayısının artması kaçınılmaz. Öngörülen büyüme oranı gerçekleşirse, güneş enerjisinin binlerce insana iş fırsatları yaratacağı ve bu kaynaktan yararlanmayı bilen ülkelerin ekonomilerine büyük katkı koyacağına kesin gözle bakılıyor.

Bu alanda yatırım yapmak isteyenler birçok farklı nedenden avantajlı konumda. İlk olarak, güneş kaynaklı kendi elektriğini üreten işletmeler, bu süreç boyunca piyasadaki elektrik fiyat artışından etkilenmeyecek. Kullanıldıkları süre boyunca duman veya ses gibi kirliliklere neden olmayan ve kurulduktan sonra da nerdeyse hiç bakım istemeyen fotovoltaik paneller, yağmur suyu ile bile temizlenecek kadar pratik ve sorunsuz bir kullanım sunuyor. Bugün bilinen diğer enerji üretim sistemlerine göre çok daha hızlı bir şekilde kurulmalarının yanında, avaraj 30 senelik kullanım ömrü sunan paneller, kullanım sonrası parçacıklarına ayrılarak geri dönüşümlü bir şekilde yeni panellerin üretiminde de kullanılabildiklerinden gayet çevre dostu. Üstelik bu kaynaktan yararlanan çalışma yerleri, yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih ederek kullanmadıkları karbon salım haklarını sertifikalandırarak hava yolları gibi karbon kredisi almak isteyecek olan türlü şirketlere satabilecek, ve bu şekikde de ayrı bir gelir elde edebilecek.

Güneş enerjisinin tüm bunların üstünde gelen en önemli özelliğini unutmamak gerek... Yıllardır birçok masum insanın sonunu getiren petrol, doğal gaz, kömür, ve nükleer enerji kaynaklarından farklı olarak güneş enerjisi, tamamı ile barışçıl!


Çise Ünlüer (23 Haziran 2013)
ciseunluer@gmail.com

0 yorum :

Post a Comment

 
YEŞİLE DÖNÜŞ | ÇİSE ÜNLÜER | GREEN IT