2/01/2014

Monsanto’nun Yalanları



Geçtiğimiz yıl Fransa’daki Caen Üniversitesi’nde yapılan ve Uluslararası “Food and Chemical Toxicology” dergisinde yayınlanan, GDO’ların canlı sağlığı üzerindeki etkilerinin, bugüne kadar yapılan tüm kısa vadeli testlerden çok daha ciddi boyutlarda olduğunu gösteren araştırmanın sonuçlarından bahsetmiştik. Tüm dünyada büyük yankı uyandıran araştırma sonuçlarını tek cümlede özetlemek gerekirse: araştırma kapsamında GDO’lu mısırla bselenen klinik farelerinde çoklu organ büyümeleri, tümör ve kanser!

Etkilerini anlamak için bugüne kadar hep üç ay gibi kısa süreli klinik testlerinden geçirildikten sonra onay verilen GDO'ların zararlarının bu şekilde anlaşılamayacağı uzun süredir tartışılıyordu. Çünkü son yapılan araştırmalara göre, dünyada GDO’lu tohum pazarının yüzde doksan (90%)’ını elinde tutan Amerikan şirketi Monsanto'nun ürettiği NK603 adıyla piyasaya sürülen genetiği değiştirilmiş mısır çeşidinin verildiği farelerde, 13. aydan itibarem tümör, kanser, ve organ büyümeleri gibi etkiler gayet net bir şekilde görülüyor. Yani GDO’ların gerçek etkisini anlamak için 3 ay gibi bir süre yeterli değil.

Bu noktada reklamlar ve pazarlama tekniklerinden arınmış ürünlerin gerçek yüzünü görebilmek gerekiyor. İnsan sağlığını hiçe sayarak kazanç sağlayan Monsanto’nun insanları kandırmak için hazırladığı reklamlarda geçen, bu canavar şirketin tek derdinin çevreyi korumak olduğu izlenimini veren satırlar şöyle: “Aynı büyüklükteki bir alanda daha fazla ürün yetiştirebilsek, bir damla yağmur suyundan daha fazla su elde edebilsek, çevreye önem gösterirken doğal kaynakları koruyabilsek...”!

Dünyanın hızla artan nüfusunun yiyecek talebini karşılamak için geliştirildiği öne sürülen ve 21. yüzyılda yaygınlaşması beklenen GDO’lu yiyeceklerin en iddialılarından biri, henüz test edilmemiş olduğundan belirsizliğini koruyan insan sağlığı üzerindeki olası korkutucu etkilerinden dolayı halk arasında “frankenfish” olarak geçen, ve genetiği oynanmış ilk hayvan olarak tarihte yerini alan somon balığı. Amerika’da ticari ismi ile “AquAdvantage salmon” olarak bilinen GDO’lu somon, normal okyanus somonundan en az iki kat daha hızlı büyüyor ve bu süreç boyunca yiyeceğine katılan hormonların da yardımı ile boyut olarak okyanustaki kardeşlerinden kat kat büyük bir hal alıyor. 1996 yılından beri geliştirilen ve 2010 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA tarafından onaylanan GDO’lu somonun, yakın tarihte marketlerde yerini alması bekleniyor.

GDO’lu tohumları hayatımıza sokan Monsanto’nun yakın geçmişine bakacak olursak, şirketin karanlık yüzünü ve kirli geçmişini gayet net bir şekilde görebiliriz. 1901 yılında Amerika’nın Missouri eyaletinde kurulan, 1940’lara kadar Amerika’nın en büyük plastik üreticisi pozisyonunu alan Monsanto, daha sonra güvenilirliği tartışılan ve kullanımı yasaklanan DDT (dichlorodiphenyltrichloroethane) gibi böcek ilaçları; çevresel faktörlere dayanılıklarından dolayı elektrik kabloları, hidrolik sistemler ve yapıştırıcılarda kullanılan ancak daha sonra yüksek oranda toksik olduğu anlaşılınca kullanımı yasaklanan Poliklorlu Bifenil (Polychlorinated biphenyls, PCB); içerisinde ölümcül bir toksin madde olan dioxin’i bulunduran, Amerikan ordusu tarafından Vietnam’da kullanılan ve sonucunda binlerce kişinin ölümüne, binlerce bebegin de kusurlu doğmasına neden olan kuvvetli bitki öldürücü “portokal gazı”, İngilizce ismiyle Agent Orange gibi zehirleri hayatlarımıza sokan ve neden olduğu korkunç tahribattan ders almayan bir canavar!

Yukarda saydığımız ürünler en iyi bilinen örneklerden sadece birkaçı. Sadece birkaç yıl önce bu birbirinden ölümcül kimyasalların güvenilirliğini savunarak milyonlarca insanın hayatının sonlanmasında büyük rol oynayan aynı Monsanto canavarı, şimdi karşımıza geçmiş, sofralarımıza kadar girmeye, ürettiği zehirli tohumların güvenli olduğu yalanı ile bize ne yiyeceğimizi söylemeye çalışıyor! Tüm bunlar yetmezmiş gibi, şirketin kendisini “Sürdürülebilir bir tarım şirketi” olarak pazarlamasında büyük rol oynayan, tarımcılıkta getirdiği “yeniliklerle” hayatlarımızı nasıl “iyileştirdiğini” iddia eden resmi bir internet sayfası var ki, elimizin altında başka bir kaynak olmasa, nerdeyse Monsanto’nun dünyayı kurtarmak için kendini feda ettiğine inanacağız!

Kısaca özetlemek gerekirse, Monsanto sadece ve sadece yatırımcılarına daha fazla para kazandırmak için var olan, ve bu yolda, insan sağlığı dahil olmak üzere, önünde hiçbir engel tanımaycak bir şirket! Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar doğrultusunda, GDO’ların tarım ve hayvancılıkta kullanımı gerçekten almaya değmeyen büyük bir risk! Günümüzde yeterli araştırma yapılmadan market raflarında yerini alan GDO’lu ürünlerin en az 10-20 sene daha iyice araştırılıp, uzun vadede insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerin netleştirilmesi gerekiyor. Ve bunlar gerçekleşirken, GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta, ve etler dahil olmak üzere tüm GDO’lu yiyeceklerin GDO içerdiklerini belirtecek şekilde etiketlenmeleri tüketici olarak en büyük hakkımız!


Çise Ünlüer (2 Şubat 2014)
ciseunluer@gmail.com

0 yorum :

Post a Comment

 
YEŞİLE DÖNÜŞ | ÇİSE ÜNLÜER | GREEN IT